9 Ocak 2010 Cumartesi

A.Kadir Meriçboyu..(toplumcu, sosyalist şair)

A.Kadir Meriçboyu..(toplumcu, sosyalist şair)

Mutlu olmak varken bu dünyada...
Kuşağının ünlü şairleri gibi "bireysel" sorunları değil, toplumsal sorunları kendine dert eden sosyalist bir şair olan A. Kadir'i yitireli tam 23 yıl oldu. İbrahim Abdülkadir Meriçboyu ya da bildiğimiz ismiyle A. Kadir, 1 Mart 1985'te aramızdan ayrıldı. 1940 kuşağının acı ile yoğrulmuş toplumcu şairlerimizden A.Kadir, şiirleriyle yaşıyor...

A. Kadir'in hapishanelerde, sürgünlerde geçen, acıyla yoğrulmuş yaşam öyküsü 1917'de İstanbul'da başladı. Babası subay olan A. Kadir, Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdikten sonra, Kara Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken 1938'de, Nâzım Hikmet'e karşı açılan "1938 Harp Okulu Davasında yargılandı. Nâzım Hikmet'le birlikte hapis yattı. On aylık hapisten sonra askerliğini er olarak yaptı. Askerlik dönüşü İstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi. Geceleri gazetelerde düzeltmenlik yaparak yaşamını sürdürdü.

1943 yılında "Tebliğ" isimli şiir kitabı ile savaşa karşı çıkarken, yoksulların seslerini taşıdı mısralarında. "Tebliğ" yasaklanarak, toplatıldı. İstanbul'dan sürüldü. Muğla, Balıkesir, Konya, Adana ve Kırşehir'de dört buçuk yıl sürgün kaldı. İstanbul'a döndükten sonra bir bisküvi fabrikasında işçi olarak çalıştı.

SÜRGÜNDEN SONRA...
A. Kadir, 1976'da Militan dergisine sürgünden sonraki yıllarını şöyle anlatıyordu: "Bir ara boş gezdim. Ne iş bulsam yapacaktım. Ama iş neredeydi? Bütün kapılar kapalıydı. Bir ara günde bir iki liraya bir bisküvi fabrikasında çalıştım. Sonra en pespaye patronların yanında musahhihliğe [düzeltmenlik] başladım. Olanca gücümle ve çok ucuza çalışarak kendime tek laf söyletmedim. Polis çalıştığım yere geliyor, benim işten çıkarılmamı istiyordu. Ama patron ne kadar aşağılık olursa olsun, kendisine ucuza çalışan ve işine çok yarayan adamı elinden kaçırmak istemez. Ben de bundan yararlandım, aç kalmak korkusu içinde, kendimi harcamayı göze aldım. O sıralar öyle bir baskı vardı ki, değil bir kitap, bir tek şiir bile yayınlamak hayaldi..." [1]
1965'den sonra kendi kitaplarını yayınlayarak, yazarlığını sürdürdü. A. Kadir şiir yazmanın yanı sıra şiirler de çevirmekteydi. Azra Erhat ile Home-ros'un "İlyada"sını ve ardından "Odysseia"sını çevirdi. Mevlâna, Hayyam ve Fikret'in şiirlerini sade-leştirerek; "Bugünün Diliyle Mevlâna", "Bugünün Diliyle Hayyam", "Bugünün Diliyle Tevfık Fikret" isimli şiir kitaplarını yayınladı.
"Dünya ve Halk Demokrasi Şiirleri" isimli üç ciltlik çalışması ile bizleri dünya şairlerinin dizeleri ile buluşturdu. 1968'de bütün şiirlerini "Mutlu Olmak Varken" isimli şiir kitabında topladı. 1985 yılında İstanbul'da yaşama veda eden A. Kadir, kendi deyişi ile: "Babıâli caddesinden yirmi beş yıldır bir forma yere düşürmeden, bir yere on para borç takmadan sıyrıldım. Ama hep anam ve Nâzım beni gözetlermiş gibi gelirdi bana... bir şey olacak mı, sürçecek mi, bir hata yapacak mı diye..." yaşadı.
Onlar öyle bir kuşaktılar ki, hapislerle, sürgünlerle, acılarla ve düşleriyle yaşadılar. Ne diyordu A. Kadir: "Olduk acımızla sarmaş dolaş / bekledik düşümüzle koyun koyuna." [1] Devrimci Sanat ve Kültür Kavgasında Militan, Mart 1976, Sayı: 15.
1938'ler...Alman faşizmi azgınlaşmış. Harp Okulu'nda kitap okumaya meraklı bir avuç genç ve 37 yaşındaki şair Nâzım Hikmet "askerî isyan" suçlamasıyla yargılanırlar ve Nâzım on beş yıla mahkûm olur. A. Kadir'in ilk duruşmada ki sorgusunu, "1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet" isimli anı kitabından aktarıyoruz...
"Komünisttim ben işte, ne yaparsanız yapın!"
Sıra geldi bize. Hakim:
- Abdülkadir Meriçboyu, dedi. Ayağa kaktım.
- Savcının bütün iddialarını reddediyorum, dedim.
- Reddediyorsun ama, okuduğun kitaplara baksana, dedi hâkim.
- Ne var benim okuduğum kitaplarda? dedim. Siz ne okumamı istiyorsunuz benim? Ben gerçekleri öğrenmek istiyorum, gerçek hayatı. Halk çocuğuyum ben, babasız büyüdüm. Çocukluğum perişanlık içinde geçti. Tatillerde sepetçilik yaptım, kahveci çıraklığı yaptım, mahalle aralarında kurabiye sattım, karpuz sergilerinde çalıştım, gelecek yılın kitap, defter parasını çıkarayım diye. Mahallemizdeki zengin çocuklarının yaşayışlarını görürdüm. Biz kuru-fasulyeyi çok zaman zor bulurduk. Ben askerî okula fukaralık yüzünden girdim. Fukara olmasaydık belki de doktor, mühendis okuluna girerdim. Ne okumamı istiyorsunuz benim? Halit Fahri'leri, Orhan Seyfi'leri, Yahya Kemal'leri mi? Elbette ki Gorki'yi okuyacağım, Nâzım Hikmet'i okuyacağım. Ama bunları okuyorum diye isyan falan mı düşünüyorum sanıyorsunuz? Askerî isyan nerede, ben nerede?... Bizim aklımızın ucundan geçmiş değil böyle şeyler. Bedava yedirdiğiniz yemekleri kursağımızdan çıkarmak istiyorsunuz bakıyorum. Nedir bu dünyada zenginlik, fakirlik diye düşündük mü, hemen komünist deniyor. Ben zenginleri sevmiyorum. Komünistlik mi bu sizce? Soruyorum, komünistlik mi? (...) Zenginleri sevmemek, fakirlere acımak, Nâzım'ı okumak ve sevmek komünistlik mi? Eğer ko-münistlikse bu, komünisttim ben işte, ne yaparsanız yapın.
Dedim ve olanca gücümle elimi sıraya vurdum ve oturdum. Daha önceden kararlıydım böyle hızlı konuşacağıma, ama gene de şaşıyordum, nasıl söyleyebilmiştim bu kadar lâfı koca mahkemenin önünde? Mahkeme heyeti yumu-şayıvermişti. Baktım, zabıt kâtibi gözlerini bana dikmiş, yanaklarından yaşlar akıyor, bayağı ağlıyor zavallı! Önümde Fuat Ömer, Nâzım'ın avukatı, şaşırmış kalmış, öyle bakıyor. Nâzım'a baktım, yüzü bana dönük, gözleri yaşlı, bir baba şefkatiyle gülümsüyor. Arkamda bir ses duydum, döndüm şöyle bir, baktım Naci Fişek, içini çeke çeke ağlıyor. Hay Allahım, neden üzdüm ben bunları böyle? diye düşünmeye kalmadı, hâkim: - Mahkemeye ara veriyoruz, dedi.

Çiçekleri umudumuzun
Mutlu olmak varken bu dünyada,
geceler geldi dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş dolaş,
bekledik düşümüzle koyun koyuna.

Çok olun, çocuklar, çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
bütün gündüzler sizin olsun,
yaşayın dünyayı doya doya.

* * *
BİRGÜN
23.2.2008

ŞİİİRLERİNDEN:

bu dünya ne tek tek yasamakta,
bu dünya ne rakinin, ne sarabin içinde,
bu dünya ne parada, ne pulda,
ne kalleslikte, ne zulümde.
bu dünya askin içinde, alin terinde.
###

1940 sonrası sosyalist gerçekçi edebiyatın kavgacı olmayan şairlerindendir. onun şiirinde her şeye rağmen insan en öndedir. o bazı arkadaşları gibi sanatsal kaygıların güdülmediği amacı sadece kitleleri gaza getirmak olan şiirler yazmak yerine insancıl, barışçıl şiirler yazmıştır. sebep belki de çok sevdiği ve etkilendiği hatta eserlerini türkçe'ye çevirdiği mevlana'dır.
###

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder